Ossie Ardiles`in iki kelimede tarif ettiği bu “Harika Oyun” tüm Dünyada milyonları peşinden sürüklemekte devam ediyor.
Daha heyecanlı, neticesi öngörülemeyen, akıcı ve sadece 17 kuraldan oluşan matematiğiyle beraber, daha çekici bir oyun bulunamadığı müddetçe de bu devam edecek gibi görünüyor.
Normal şartlarda sonucu hiç öngörülemeyen bu sporun içeriğinde ise çok küçük nüans hatalarının dışında , basit ve akılcı bir yaklaşım var.
Futbolu, taktiği ve yapışı ile beraber günlerce münazara etmeye, bazen sadece konuşmuş olmak için konuşup vakit kaybetmeye, bazı futbol emekçilerinin gereksiz yere yapmış olduğu çetrefilli ve karışık açıklamaları ciddi teoriler zannedip üzerinde kafa yormaya lüzum olmadığı düşüncesine varmak için, büyük vaatlerle yurt dışından transfer edilen Teknik adamlar ve futbolculara bakmak yeterli oluyor zaten.
Esasen, her şeyin bir tenkidini ve kritiğini yapmak, bir işi yapabilmekten çok daha kolaydır.
Neticede, işin içinde olmadan saha içi ve dışından yapılan yorumlar, verilen kararlar, iddia edilen fikirler ve yol göstermelerin takım içinde ve yakın çevresinde pek değeri olmayacaktır çünkü sonunda sorumluluğun altına imzasını atıp, antrenman detaylarından kadro seçimine kadar gün be gün takımıyla beraber çalışan bir teknik insanın yanında çok hafif, değersiz ve itibarsız kalacaktır.
Tabi ki bu her teknik adamın her takımın başında başarılı olması anlamına gelmez. Yine de her takım kendi taraftarı olduğu yönetimin hep başarılı olması gerektiğini arzu ve empoze ettiği için, ya teknik kadronun ya da idari heyetin biletini keser ve dolayısıyla bazen bir kaç hafta gibi çok kısa dönemler içinde de teknik ve yönetim kadrolarında değişimler görebiliriz.
Öte yandan futbol dünyamızda “yaşadığımız dönemin salgın hastalığı” olarak görülebilecek “anında başarı, anında netice, anında kupa” sabırsızlığı ve 21.yüzyılın doyumsuz “her şey dün olsun” felsefesiyle beraber, bu tip haksızlıklar artık bugünün değerleri haline gelmiştir.
O zaman, bir futbol takımının başarısı için neler gereklidir, isterseniz oraya bir göz atalım…
Tam bir reçete vermeden önce de şunu hatırlayalım…
”Bana dünyanın en iyi futbolcularının içinde olduğu bir futbol takımı verin, her sene şampiyon olalım” terimi biz futbol aşıklarının tek idealidir…Kısacası “imkansız bir rüyadır”
Mükemmel bir takımınız yoksa bile futbolda başarılı olabilir misiniz?
Tabi ki olursunuz…
Çünkü büyük takımlar her şeyi en iyi şekilde yapabilen, insan üstü oyunculardan değil, değişik özellikleri ve kabiliyetleri olan ve kendi güçlü taraflarını sahaya yansıtabilen futbolcularla olur.
Öte yandan futbolda başarı, kaç tane maç kazandığınızla değil de son kaybettiğiniz maçtan sonraki maçta nasıl oynayabildiğinizle ölçülür.
Bir takım sahada kendi başına kalmış 11 kişiden oluşmaz.
Her futbolcunun her an oyuna katkı yapması gerekir.
Hiç bir oyuncu pasif olarak kalamaz.
Futbol bir takım oyunudur. Hiç kimse tek başına oynayamaz.
Başarılı olabilmek için takımın tamamının tek bir ünite gibi oynaması gerekir.
Futbolcuların unutmaması gereken en önemli şey de beynin kalbe, kalbin de ayaklara hükmetmesi gerçeğidir.
Futbolcular, kainatın en duyarlı ayaklarına bile sahip olsalar, beyin çalışmazsa, ayaklar hükümsüz kalır.
Bir sürü insan, golcü bir futbolcuyu gördüklerinde o oyuncunun ne kadar büyük biri olduğunu söyleyip dururlar. Tabi ki gol atmak çok önemlidir. Ama iyi bir futbolcu her şeyi yapabilmelidir; yerine göre asist yapar, takım arkadaşlarını oyun içinde teşvik eder, onlara ileri çıkmaları için gerekli özgüveni verir. İste o büyük futbolcu aynı zamanda işler iyi gitmediği zamanlarda da liderlik yapar.
Hiç bir oyuncu tek başına bir maç kazanamaz.
Futbol esasında büyük bir tutkudur. Futbol topu çoğu futbolcu için sadece tekme atılacak bir obje gibi görünse de başarılı futbolcular onu nazikçe ve duyarlı bir şekilde kullanmaya dikkat etmeli ve adeta top ayaklarına geldiğinde ona değerli bir mücevher gibi davranmalıdırlar ki gerilimli ortamlarda top kontrolü, pası ve asisti kontrollü olarak ve çabuk bir şekilde yapabilsinler.
Bütün bunların içinde belki de en önemli tavsiye şu olmalı; Topu kontrol ettiğinde, skoru kontrol edersin!
Yani, topa her zaman her şekilde sahip olmaya çalış ve ele geçirdiğinde de sahiplen.
İlaveten söylenecek bir başka şey de. İyi bir futbolcunun her iyi ayağını da önceden düşünmek zorunda kalmadan kullanabilmek zorunluluğudur.
Takımın bir ferdi olarak futbolcunun kendisine iyi bakmak ve yoğun antrenman yapması gerekir, zira başka takımlarda çok daha yoğun çalışıp daha iyi olmaya gayret eden bir suru oyuncular da olduğu gerçeğini unutmamak lazımdır.
Ayriyeten, faktör olarak bildiğimizi zannettiğimiz bir konunun genetik olarak ispatının hiçbir zaman yapılamamış olması da çok önemlidir. Bu da yıldız futbolcuların doğuştan yaratılmadığı, devamlı, çok ve yoğun çalışma sonucu ortaya çıkabildiği gerçeğidir…
Umarım yukarıdaki detaylar hem futbolcuların hem de teknik adamların not alabileceği unsurlardır ki muhakkak ki birçoğu bütün bunların farkında ve birikimindedir.
Yine de son teknik kadrolar için bir kaç nokta belirtmek istiyorum;
Yeni bir takıma geldiyseniz, yapacağınız değişiklikleri hemen değil, zamana yayarak hayata geçirin.
Detayları her bir oyuncuya izah edip anlamalarını sağlayın. Aksi halde giden teknik ekiple yeni kadro arasında kalacak futbolculardan bazılarını kaybedebilir, bazılarını şaşırtabilir, bazılarının da özgüvenlerini törpüleyebilirsiniz.
Her zaman kendi kullandığınız sisteme göre değil, ELİNİZDEKİ FUTBOLCULARA GORE BİR SİSTEM GELİŞTİRİP ONU KULLANIN!
Teknik kadro olarak Sihirli balayı suresinin ilk 3 ay olduğunu ve eğer neticelerde istenilen seviyelere gelinmezse programınızı ve iletişiminizi geliştirmek, belki de değiştirmek gerekebileceğini bilmelisiniz.
Her futbolcunuzun pozisyonları neresi olursa olsun sadece orada oynamak için değil, kaleci dahil bütün obur pozisyonlarda da oynayabilecek bir ortam ve seviyeye ulaşmaya çalışın.
Bu yaklaşım, futbolcuların sadece teknik ve kabiliyetlerini geliştirmekle kalmayacak, değişik pozisyonlardaki vizyonlarını geliştirecek ve bunlara ilave olarak da normal pozisyonlarının dışındaki bir ortama itildiklerinde, o bölgenin sorumluluğunun farkına varıp, normalde o pozisyonda oynayan oyuncularla empati kurabilecek ve dolayısıyla takım içinde ortaya çıkabilecek anlaşmazlık ve münakaşaların önüne geçecektir ki bu da takımın üniter bir yapı haline gelmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır.
Kısacası futbol maçlarını kazanabilmek için yapılacak çok detaylı antrenmanlar ve yukarıdaki öneriler çerçevesi içinde tabi ki yoğun bir çalışma yükü getirecektir ama sezon uzun bir maraton olduğuna göre umarım yeterli zaman ve zemin bulma sorumluluğu ve imkanı da teknik heyetler de zaten mevcuttur.
Bu vesileyle, bütün takımlarımıza, Futbolcularımıza, Teknik ekiplere, Hakemlere ve Yönetim kadrolarına başarılar diliyorum.
Futbolu ülkemizde de “Harika Oyun “ yapacaklar sizlersiniz, iyi çalışmalar.